Anasayfa / Makaleler / UYANIN EY EBLEHLER…

UYANIN EY EBLEHLER…

(Article 108-20.09.2016)

Son iki üç günden beri çok önemli görüşmelerde bulundum ve gördüm ki FETÖ soruşturmalarında işler biraz yavaşlamaya ve sarpa sarmaya başladı. Soruşturmalar kapsamında gözaltına alınan kişilere sorulan sorular ise bu işin daha profesyonelce ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor. 15 Temmuz darbe kalkışması televizyon kameralarının ve milyonlarca insanın gözü önünde gerçekleşmesine rağmen, maalesef bazı kesimler bu işin tiyatro olduğunu sıkça dillendirmeye başladı. FETÖ konusunu önemseyen kişilerin sayısı bence çok fazla değil. Cumhurbaşkanının bu konuda yapayalnız olduğunu bir defa daha tekrarlamak istiyorum.

Belediyeler, bakanlıklar ve kamu kurumlarının neredeyse tamamında yöneticiler “kim vurduya gitme” korkusu yaşıyor. Bugüne kadar ki görevden almalar sırasında birçok haksızlığın yaşandığı hususunda hemen herkes hem fikir. Herkesin yakın çevresinde bu türden mağdurlara rastlamak mümkün. Bu mağduriyetler öyle boyutlara ulaşmış durumdaki hiç sezdirmeden AK Parti’nin altı oyuluyor. 15 Temmuz darbesinin bastırıldığını ve tehlikenin geçtiğini zannedenlerin büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu hassaten belirtmek isterim. Darbe olanca hızıyla devam ediyor ve görevden almalardan kaynaklı mağduriyetler insanlarda müthiş bir tepki yaratıyor. Üstelik bu tepkinin şiddeti aritmetik değil geometrik olarak artıyor.

Bazı bakanlıklarda ve kamu kurumlarında kendi tanıdıklarını FETÖ MENSUPLARI listesinden çıkarmak için ne yapacağını bilemeyen, hiçbir suçu günahı olmayan ve bu cemaatle en ufak ilişkisi bulunmayan kişileri tanıdıklarının yerine listelere yerleştiren yöneticiler var. Bir insanın ekmeğiyle oynamak, onu işinden gücünden etmek, sadece kendisini değil o kişinin tüm ailesini terör örgütü suçlamasıyla karşı karşıya bırakmak kabul edilebilecek bir durum değil.

Ordu ve emniyet birimleri ile yargı içerisindeki FETÖ mensuplarını sistemden ayıklamak çok kolaydı, çünkü bu kişiler renklerini turnusol kağıdı gibi belli ediyordu. Ancak devletin diğer kurumlarında bu belirginlik çok net olmadığı gibi suçlu ile suçsuzu ayırabilmek hiç de kolay değil. Bank Asya’da hesabı olup olmadığına veya Zaman gazetesine abone olup olmadığını bakarak herhangi bir kişinin terör örgütü mensubu olduğu tespit edilemez. Fethullah Gülen denilen hainin “mütedeyyin” insan olarak bilindiği 3-4 sene öncesine kadar, çocuğunu bu yapının dershanesine yazdıran herhangi bir memuru örnek verelim. Aldığı maaşla zaten kıt kanaat geçinen bu kişiye, Bank Asya kredi kartı ile ödeme yapıldığı takdirde çocuğunun dershane ücretinde %25 indirim yapılacağı söylense ne yapar? Hadi bırakın bu kişinin ne yapacağını, siz olsanız ne yapardınız? Sadece dershane ödemesini yapmak için Bank Asya kredi kartı kullanan ya da diğer bankaların 300-500 lira para talep ettiği kiralık kasa ücreti bu bankada 100 lira olduğu için kasa kiralayanlar FETÖ mensubu olur mu? Gerçek FETÖ mensupları bu şekilde tespit edilemeyeceği gibi mağduriyet ve haksızlıklar olabildiğince artacaktır.

Peki bu yapının üniversite, kolej ve diğer eğitim kurumlarında okuyan öğrencilerin durumu ne olacak? YÖK tarafından kuruluş izni verilen ve tamamen yasal bir kimliğe sahip olan 15 Vakıf üniversitesi kapatılmasına kapatıldı ama burada okuyan öğrencilerin tamamı Cemaat mensubu değil ki. Bu çocuklar şimdi hiçbir anlam ifade etmeyen diplomalarıyla ortalıkta serseri mayın gibi dolaşıyor. O kadar enteresan gerekçelerle işten çıkartılmış kişilerle karşılaşıyorum ki, eğer bu devlet bu kadar çapsız insanların elinde kalmışsa vay halimize. KPSS sınavında alnının teriyle 95 puan alan, pintiliğinden dolayı diğer bankaların 11 TL tutarındaki yıllık kart aidatını ödememek için kart ücreti talep etmeyen Bank Asya kredi kartı kullanan, evinin kira bedelini mal sahibinin vermiş olduğu Bank Asya hesabına yatırmış olanlar işten uzaklaştırılıyor.

Bu cemaatin örgütsel yapısını Sayın Cumhurbaşkanı çok güzel ifade etmişti. “Tabanı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet” olarak tarif edilen bu yapının “ihanet ve ticaret” kısmı her türlü cezaya müstehak. Ancak tabanın çok iyi okunması, çok iyi analiz edilmesi ve örgütten kopartılması gerekiyor.

Buna benzer bir yapı PKK terör örgütünde yok mu? PKK yapılanmasında da “taban, orta ve üst” kesim var. Tabanı oluşturan kişiler, bu örgüte sempati duyan, destek veren veya destek vermek zorunda kalan kişiler. PKK’ya destek veren bu kişileri kamudan temizlemeye ve hapse atmaya kalksak ortada Kürt kalmaz.

Devlet, şefkatli elini bu insanlara uzatmalı, asla terörist olarak görmemeli, bu kişilerden itirafçı olarak faydalanmalı ve bu şekilde örgütün daha üst kademelerine ulaşılmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanının en yakınında bulunan kişilerin bile Cemaate karşı mücadele hususunda korku ve endişe içerisinde olduğu bir gerçek. Halbuki bu terör örgütüyle mücadele de hiçbir şekilde zaafiyet sergilenmemesi gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamları başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki danışmanlar, müsteşarlar ve genel müdürler tutuklanacak ve hatta bir kısmı öldürülecekti. Gazeteci, medya mensubu, yazar ve düşünürlerin başlarına gelecekleri hayal bile edemiyorum. Kelimenin tam anlamıyla “bir nesil” yok edilecek onun yerine Fethullah Gülen’in “Altın Nesil” dediği vatan haini terör örgütü üyeleri boş koltukları dolduracaktı.

Bakanlıklar ve belediyeler başta olmak üzere birçok kamu kurumundaki FETÖ mensuplarını, şu veya bu gerekçeyle savcılık makamlarına ihbar etmeyip sessiz sedasız beklemeyi yeğleyen “eblehlerin” artık uyanması gerekmektedir. Bu savaş, dönüşü olmayan bir ölüm kalım mücadelesidir. Ya bu şerefsizlerden ülkeyi kurtaracağız ya da şerefsizler ülkeye hakim olacak (tabi işin sonunda elimizde ülke diye bir şey kalırsa).

Bu işin tam anlamıyla sonuçlandırılması için örgüt mensuplarının düşünce tarzının birebir kopyalanması gerekmektedir. Öncelikle şunu genel bir veri olarak kabullenmek zorundayız; FETÖ oldukça zeki ve kurnaz bir yapıdır. Devlet sistemindeki tüm açıkları en ufak detayına kadar araştırmış, para temin edebilecekleri hemen her yapıya elemanlarını yerleştirmişlerdir. Bu yapının, kendileri açısından önemli telakki ettikleri kurumların başında lisansör ve regülatör kurumlar gelmektedir.

Banka, sigorta şirketi, leasing şirketi, aracı kurum, factoring şirketi gibi, kuruluşu özel izne bağlı olan tüzel kişiliklere kuruluş ve faaliyet izni veren Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı ve SPK lisansör kurumların başında gelmektedir.

Regülatör kurumların en önemlilerini ise MASAK, EPDK, BDDK, TMSF, Borsa İstanbul, Rekabet Kurulu, RTÜK gibi kuruluşlar oluşturmaktadır. Bunların haricinde Kalkınma Ajansları, KOSGEB ve OSB yönetimleri, TÜBİTAK, Sanayi Bakanlığı SANTEZ Projeleri birimi, Tarım Bakanlığı Tarımsal Destek ve Teşvikler birimi, Savunma Sanayi Müsteşarlığı gibi yerler vardır ki bu kurumların yıllık bütçesi milyar dolarlar düzeyindedir.

Bu kurumlar A’dan Z’ye tasfiye edilmediği ve personel yapısı yenilenmediği sürece hiçbir şekilde düzelemez, düzeltilemez. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nün ise titizlikle incelenmesi gerekmektedir. İpek-Koza Holding şirketine verilen yüzlerce madencilik ruhsatının ne şekilde verildiği sorgulanmalıdır.

Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile İl Defterdarlıklarının FETÖ mensubu şirket, vakıf, dernek ve üniversitelere milyonlarca metrekare araziyi nasıl tahsis ettiğinin de araştırılması gerekmektedir. Kendi kurduğum üniversiteye yasa ve yönetmelikler gereğince arazi tahsis edilmesini 3 yıl boyunca geciktiren ve halen de yapmayan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün, Cemaate ait üniversitelere Türkiye’nin hemen her yerinde milyonlarca metrekare araziyi 3 gün içerisinde tahsis ettiği bugün ortaya çıkmıştır.

Şahsi kanaatim, mevcut idari ve bürokratik kadroların FETÖ ile mücadele konusunda oldukça yetersiz kaldığıdır.

Şener Şen’in Cem Yılmaz ile birlikte rol aldığı “AV MEVSİMİ” isimli bir film vardır. İzlemeyenlere şiddetle tavsiye ederim. Cinayet masası dedektifi olan Şener Şen, filmin bir yerinde suçlunun bulunması için “bakış açısının” değiştirilmesi gerektiğini söyler. Bir hafta önce yayınlamış olduğum makale içinde yer alan “bu kağıtta ne yazıyor?” sorusuna insanlar nasıl takılıp kalıyorsa, FETÖ ile mücadele edenlerde “tabana” takılıp kalmıştır.

Bu terör örgütünün finansman kaynakları kurutulmadığı, finansman sağlayan işadamları bertaraf edilmediği ve üst düzey yönetici kanadını oluşturan “molla, imam, abla, bacı ve şakirtlere” ulaşılmadığı takdirde bu mücadelede başarı elde edilemez.

DR.Mehmet Hakan Sağlam

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber