Anasayfa / Makaleler / NEDİR MUSTAFA KEMAL’İN BU SAHTEKÂR KEMALİSTLERDEN ÇEKTİĞİ!

NEDİR MUSTAFA KEMAL’İN BU SAHTEKÂR KEMALİSTLERDEN ÇEKTİĞİ!

 (Article 211-12.03.2018)

Mustafa Kemal hiç kimseden çekmedi “Ulusalcı Sahtekâr Kemalist” tayfasından çektiği kadar.

Bunu niçin söylediğimi size izah edeceğim.

Rezidans kraliçesi CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi hanım 11 Temmuz 2015 tarihinde resmi twitter hesabında; “Gökten indiğine inanılan kitaplara göre hareket edemeyiz. Bizim için tek kitap NUTUK’tur. Nutukta ne Ramazan ayı ne Oruç var!” şeklinde bir mesaj paylaşmıştı.

Halkının %99’u Müslüman olan bir ülkede hem de Ramazan ayında böyle bir mesajı paylaşmak EŞŞEK yüreği kadar yürek ister. Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşı sürecinde yapmış olduğu yazışma ve görüşmeleri ihtiva eden bir kitabı, Kur’an-ı Kerim ile karşılaştırabilmekte ayrı bir meziyet tabi ki.

Aslında Mustafa Kemal’le ilgili çok fazla yazı yazmak istemiyorum. Çünkü bu konuda toplumsal algıları yıkabilmek maalesef mümkün değil. İlkokul çağlarından itibaren size bize öğretilenler, Atatürk’ü halk nezdinde zaten farklı bir noktaya oturtmuş konumda.

Şiir, şarkı, marş, poster, resim ve heykellerle zihinlerimizde oluşan Mustafa Kemal olgusunu değiştirebilmek mümkün değil. Yıllar önce bir kamu kurumuna yerleştirilen gerçek boyutlardaki Mustafa Kemal heykeline neredeyse tüm Kemalistler itiraz etmiş, “Mustafa Kemal bu kadar küçük ve kısa boyutlu değildi” diyerek ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Halbuki heykel gerçek boyutlarda yapılmıştı ve Atatürk’ün birebir kopyasıydı. Onların bu düşüncesini destekleyen bir durum İstanbul Üniversitesi Beyazıt Merkez binasında yer alan Atatürk ve Türk gençliği heykelinde mevcut. Bu heykelde ise Mustafa Kemal devasa şekilde betimlenirken, yanındaki gençler iri kıyım olmasına rağmen onun neredeyse üçte ikisi kadar görünmekte. Hâl böyle olunca Anıtkabir’i ziyaret eden pek çok kişi, Mustafa Kemal’in elbise ve ayakkabılarını görünce şaşırmaktan kendilerini alamıyor ve “Atatürk bu kadar küçük olamaz!” diyerek çoğu kez bu giyeceklerin gerçek olup olmadığını görevlilere sormak zorunda kalıyor.

Mustafa Kemal neticede bir insan. Onu ululaştırmak, yüceltmek, geçmiş dönemlerde yere göğe sığdıramamak öyle bir hâl aldı ki, kelimenin tam anlamıyla sadece kanat takmadıkları kaldı.

Bu da yetmezmiş gibi, bir de onu korumak için “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkartıldı ve dünyada kendi milletine karşı korunan tek lider olarak tarihe geçti.

Mustafa Kemal’e atfedilen sözler, deyimler aldı başını gitti. Hiç kimse M. Kemal’in yaptıklarını sorgulamadı, eleştirmedi, hatta şüpheyle bakmaya dahi cesaret edemedi. Her yerde Atatürk, Atatürk, Atatürk…

Hatta kendisi tarafından söylenmediği halde ona atfedilen bir sürü cümle türetildi. Birkaç tanesini aşağıda listeledim. İnanmayanlar araştırabilir.

Köylü milletin efendisidir. (Kanuni Sultan Süleyman Han)

Ya istiklal Ya ölüm! (Şeyh Şamil)

Adalet mülkün temelidir. (Hz. Ömer)

İstikbal göklerdedir. (Benito Mussolini)

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. (Tevfik Fikret)

Vatan çalışkan insanların omuzlarında yükselir. (Tevfik Fikret)

Türk, Öğün, Çalış, Güven (Tevfik Fikret)

Hadi bu sözler de neyse! Hatta bir dönem iş o kadar öteye gitti ki Mustafa Kemal tanrılaştırılıp putlaştırıldı.

Evet, inanmayacaksınız ama Mustafa Kemal putlaştırıldı. Hatta Türkler için yeni bir “Amentü” bile yazıldı. “Türk’ün Yeni Amentüsü” isimli yazıyı kaleme alan ve gerçek ismi Moiz Kohen olup takma isim kullanan Munis Tekinalp aslında Yahudi bir hahamın oğluydu.

Moiz Kohen’in Türkler için yazdığı “Türk’ün Yeni Amentüsü”nde yazılanları merak ediyorsanız şu şekilde; “Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklâlini yoktan var eden Mustafa Kemal’e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahit analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına iman ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset dasitanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna, kalbimin bütün hulûsiyle şehadet eylerim.

Türkleri İslâm’dan uzaklaştırmak gayesiyle Yahudi kökenli birisi tarafından yeni bir “Amentü” kaleme alınması anlaşılabilir, ancak bu paçavranın Hakimiyet-i Milliye Matbaası’nda basılması kabul edilebilir bir durum değil.

İleri Gazetesi’nin sahibi ve 4. Dönem TBMM milletvekili Celal Nuri (İleri) Bey’in de bir “Amentü”sü var ki o da evlere şenliktir; “İnandım, iman getirdim Halk Fırkası’na (CHP), Halk Fırkası’nın meb’uslarına, meb’usların yapacağı kanunlara, naşir-i efkârı olacak (fikrini yayacak) gazetelere, inanıp inanmayanlar için er geç bir yevm-i sual (sual günü) geleceğine inandım.

5 Ağustos 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan bir haberde de; “Atatürk yarım bir ilahtır; Türkler’in babasıdır. Hiçbir devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir; ne Mussolini’nin ne Hitler’in, ne de Lenin’in anıtları onunkilerle ölçülemez” deniliyordu.

Peki meşhur edebiyatçılarımızdan! Behçet Kemal Çağlar’ın “Atatürk’e Tekbir” isimli şiirine ne diyeceğiz? Bu şiir Cumhuriyet aydınlarının! kafayı ne derece yediğinin en önemli göstergelerindendir;

Atatürk ekber!

Atatürk ekber!

Ancak O var Atatürk!

Evliya odur,

Peygamber odur,

Sanatkâr Atatürk.

Talihe hâkim,

Zekâya önder,

Doğma serdar Atatürk.

Bunları geçti insan büyüğü:

Kendi kadar Atatürk!

Atatürk ekber!

Atatürk ekber.

Bizde O var. Atatürk!

Ne evliya, ne de peygamber..

Halkına yar Atatürk!”

Asıl adı Hüseyin Avni olup ilk yazılarında Enis Avni, daha sonra da Aka Gündüz ismini kullanan Sabetayist zatın “Yürekten Sesler” başlıklı şiiri ise emsalsizdir:

Atatürk’ün tapkınıyız. Her şey (O)’dur. Her yerde O var.

Her gökte O eser. Her enginde O çağlar.

Biz O’yuz. O, biz.

Atatürk benim değildir.

Atatürk senin değildir.

Atatürk onun değildir.

Atatürk;

Benimdir, senin, onundur, acunundur, evrenselindir, geçmişlerindir, geleceklerindir, ilkesizliğindir, sonsuzluğundur.

Her şeyde Atatürk!

Yerde O! Gökte O! Denizde O!.. Varda O!.. Yokta O!

Her şeyde O! ..

Atatürk!

Her şey (O)’dur;

(O) her şeydir.

Her şeyde Atatürk!

Yerdedir, göktedir, sudadır.

Görünmezi görür! Bilinmezi bilir. Duyulmazı duyar!

Sezilmezi sezer, ezilmezi ezer!

Hep, her O’dur!

Her şeyde Atatürk!

Elimizi yüzümüze;

Gönlümüzü özümüze kapıyoruz.

Biz sana tapıyoruz!

Her yerde; her şeyde; her işte, her gidişte; hep (O)!

Hep (O)! Hep (O)! Hep Atatürk!

Ey dilim bu ne dildir?

Bu dili acuna bildir!

Ah! Atatürk! En büyüksün en büyük!

Bir dizginsiz at gibi, bırak beni koşayım!

Gösterdiğin kırana coşayım, ulaşayım!

Varsın! Teksin! Yaratansın!

Sana bağlanmayanlar utansın!

Ah! Nolaydın, nolaydın; sade Türk’ün olaydın.

Altınsel oldun Atam!

Evrensel oldun Atam!

Mutlarda günler bana.

Umulmaz ünler bana.

Bu sesim:

İçten geliyor içten!

Beni sen yaratmadın balçıktan kerpiçten!

Beni benden yarattın, kendini bana kattın Atam,

Atam,

Atatürk!

En büyüksün, en büyük!”

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1928 yılında pedagoji öğrenimi yapmak üzere Çekoslovakya’ya gönderilen, Prag’da Devlet Konservatuarını bitirdikten sonra 1932 yılında yurda dönen Halil Bedii Yönetken’in kaleme aldığı Atatürk Marşı’nı okumakta da fayda var;

“Tanrı gibi görünüyor her yerde

Topraklarda, denizlerde, göklerde;

Gönül tapar, kendisinden geçer de

Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.

Babasından önce onun adını

Öğretiyor oğluna Türk kadını

Ondan aldık yaşamanın tadını

Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.”

Osman Nuri Çerman ise, “Dinimizde Reform: Kemalizm” adlı dergide “Atatürk’ün Nutukları Kur’an’a aykırı olmadığı için Kur’an gibi kutsaldır” başlıklı yazısında şunları yazıyor: “Atmosferde rüzgar, denizlerde dalgalar, akarsularda çağlayanlar, Arz’da volkanlar ve lavlar, nasıl bir Tanrı kudretiyse, vatan kurtaran Atatürk’ün ağzından çıkan sözler de bir Tanrı buyruğudur. Türkçe Kur’an okur gibi, onu da oku!.. Tekrar oku ve herkese okut!.. Öğret!.. Anlat… Yaz, yazdır, yay, yayınla!… Kutsal kitapların ruhundan ayrı olmayan Kemalizm prensipleri, vatansever Türk’ün inanı, ibadeti, medeniyeti, istiklali ve istikbalidir!..”

Celal Bayar tarafından Atatürk’ün yaşam öyküsünün anlatıldığı bir kitapta ise; “Atatürk’ü sevmek de bir ibadettir” denilerek, Mustafa Kemal bazen “ilah” ve bazen de “peygamber” mevkiine konulmuştur.

Nitekim Cumhuriyet döneminin ilk Türkçe Sözlüğünün “din” maddesinin yanında; “Kemalizm Türk’ün dinidir” yazıyordu.

Bu saçmalıkların ardı arkası yok. Burada kaleme aldıklarım Cumhuriyet sapkınlarının Mustafa Kemal’e ithaf ettiği yakıştırmalardan sadece birkaç tanesi.

Daha bazıları da var ki burada kaleme almaya bile cesaret edemiyorum.

Bunlar eski yıllarda yapılanlar. Bir de şu günün dünyasında yazılanlara bakalım;

Atatürk olmasaydı ne olurdu biliyor musun? Annenin kim olduğunu bilirdin, babanın kim olduğunu bilemezdin.” (CHP Milletvekili Mahmut Tanal)

Peygamberim Atatürk, kitabım Nutuk, meleklerim Kemalist kardeşlerim”. (@TCMelisAta)

“Yine 10 Kasım günü arabada Memo arka koltuktan dalgalanan Türk bayrağını gördü, durdu durdu ve ‘anne, ben Atatürk’ün bokunu yerim’ dedi. Anaokulundaki müdire hanıma bunu söyleyince gözleri yaşardı ve ‘Atatürk sevgisinde son nokta’ dedi.” (Radikal Cumartesi, 31 Aralık 2005)

“Kemalizm” denilen şey bu tür “Kemalistlere” kalmış ise vay bu ülkenin haline…

Anlayacağınız Mustafa Kemal ne çekmişse bu tür beyinsizlerden ve aydın geçinen şaklabanlardan çekmiş.

 

Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir yorum

  1. Taptıkları batıl ilahlarıyla birlikte ila cehenneme zümera

Aytekin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber