Anasayfa / Makaleler / İT OĞLU İTLİK PARAYLA PULLA DEĞİL Kİ…

İT OĞLU İTLİK PARAYLA PULLA DEĞİL Kİ…

(Article 105-12.09.2016)

15 Temmuz 2016 Darbe Kalkışması’nın halk tarafından bastırılması Batılıları şoka sokmuş durumda. Türk halkının bu türden bir refleksle darbeye karşı koyacağını hiç kimse aklının ucundan bile geçirmiyordu. Darbenin üzerinden yaklaşık bir hafta geçtikten sonra Batı medyasının olaylara nasıl baktığını topluca değerlendirme imkânı buldum. Atılan başlıklar, yapılan yorumlar o kadar ilginç ki, bu darbenin politik açıdan Batılılarca tam anlamıyla desteklendiğini açıkça ortaya koyuyor.

Amerikan ve Alman hükümetinin Türkiye’de başarısız darbe girişimine verdikleri tepkilere baktığımızda, darbecileri politik olarak destekleyip başarılı olmalarını beklediklerine dair hiç bir şüphe yok.

Berlin gibi Washington da, darbeyi kınamak için belli bir süre geçmesini bekleyerek, darbecilerin başarısız oldukları net bir şekilde belli olduktan sonra açıklama yaptılar.

Darbe gecesinde ilk olarak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry yerel saatle 23.00’te Moskova’dan bir açıklama yaptı. O anda, darbe başarılı olacak gibi gözüküyordu ve Kerry de kesin konuşmamak için olabildiğince çaba sarf etti ve “Türkiye’de istikrar ve devamlılık” üzerine üfürükten açıklamalar yaptı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın insanları FaceTime ile direnmeye çağırmasından ve gidişatın değişmesinden yalnızca yarım saat sonra Kerry ve Başkan Obama bu defa tam bir tornistan yaptı ve “Türkiye’nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine” destek çağrısında bulundu.

Almanya hükümeti ise çok daha uzun süre bekledi. Cumartesi günü erken saatlerde hükümet sözcüsü Steffen Seibert, “demokratik düzenin ve insanların hayatının korunmasına saygı gösterilmesi” gibi darbecileri korumaya yönelik kısa bir mesajı Twitter’dan yolladı. Sonra Cumartesi sabahı Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier söz aldı ve “Türkiye’deki demokratik düzeni zorla değiştirmeye yönelik her türlü girişimi” kınadı. Öğleden sonra ise Şansölye Angela Merkel basına yaptığı kısa bir açıklama ile darbe girişimini kınadı.

NATO’nun ikinci büyük ordusunun rütbeli askerlerince tertip edilen bu askeri ayaklanmanın, bir kınama, yorum ve tartışma fırtınası yaratması beklenirdi ancak buna benzer hiçbir şey olmadı.

Türkiye’de yaşanan bu kadar büyük çaplı bir askeri kalkışma televizyon kanallarında canlı şekilde yayınlanması rağmen eleştirilerin hedefinde halen Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Amerikalı ve Alman seçkinler; Türkiye devletinin ve ordu aygıtının içine yerleşmiş kendi ajanlarının sistemden temizlenmesine neden oldukları, darbeyi başaramadıkları ve Erdoğan’ı daha da güçlendirdikleri için Fethullah Gülen cephesine oldukça kızgın.

Türkiye’deki subayların Amerika ve Almanya’nın desteği olmaksızın darbeye girişmiş olmaları zaten beklenemez. Erdoğan ile Washington ve Berlin arasındaki gerilim; Kürt sorunu, Suriye savaşı ve Türkiye-Rusya yakınlaşması nedeniyle geçen haftalarda artmıştı.

Bununla birlikte, darbeciler ve onların iplerini ellerinde tutanlar açık bir şekilde hesap hatasına düştü. Türk halkının beklenmedik reaksiyonundan ötürü darbenin gidişatı bir anda beklenmedik bir yola girdi. Öyle gözüküyor ki, darbeye öncülük edenler Erdoğan’ın harekete geçirebileceği halk desteğini oldukça küçümsemişlerdi.

Darbe başarılı olmuş olsaydı, 2014 Ukrayna ve Mısır darbelerinde olduğu gibi Washington ve Berlin darbecileri destekleyecekti. Erdoğan, seçimle gelen bir önceki Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi gibi şu an hapiste olsaydı veya Libya Devlet Başkanı Kaddafi gibi öldürülüp, Ahmet Altan’ın dediği gibi (Erdoğan’ı götürüp, çöpün kenarında vururlar) ölü bulunsaydı, bu iki ülke Türk demokrasisinin geleceğinden kesinlikle endişe ve kaygı duymayacaklardı.

Bu arada Defne Joy Foster cinayetine ilişkin dosyanın da tekrardan açılmasının zamanı gelmiştir. Foster, 2011 yılında Pelsinvanya’daki Fethullah Gülen’e FETÖ diyen ilk sanatçı olup, Gülen’in yargı ve bürokraside en etkin olduğu dönemde “FETÖ” dedikten kısa bir süre sonra Taraf gazetesinin genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’ın evinde ölü bulundu. Foster’ın şüpheli ölümüyle ilgili olarak Ahmet Altan’ın oğlu Kerem Altan suçlanmıştı. Adli Tıp Kurumu’nda görevli 15 uzmanın oybirliği ile hazırladığı otopsi raporunda ise ölüm nedeni olarak; “Almış olduğu alkolün kolaylaştırıcı etkisi ile kanında bulunan ilaçların muhtemel yan etkilerine bağlı olarak meydana gelmiş ölüm” tanımı yapılmıştı. 2011 yılında bu olayı soruşturan polisler, savcılar, hakimler ve Adli Tıp Kurumu’nda görev yapan uzmanların tamamı şu an FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle tutuklanmış durumda. Defne Joy Foster’ın Kerem Altan tarafından öldürülüp, cinayetin FETÖ tarafından örtpas edilmediği hususunda içinizde zerre kadar şüphe var mı? Ben de yok.

Ahmet Altan’ın bu kadar pervasızca Fethullah Gülen denilen şerefsizi savunmasının nedeni acaba bu olayın FETÖ tarafından örtpas edilmesi olabilir mi? Bu şüpheler ortadan kalkıncaya ve olay aydınlatılıncaya kadar Foster’in şüpheli ölümüyle ilgili dosyanın yenibaştan açılması çok faydalı olacaktır.

18 Temmuz Pazartesi günü Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yapılan bir görüşme sonrası Kerry, hükümetin politik rakiplerine karşı (Darbecileri kasdediyor) eylemlerinin devam etmesi durumunda, Türkiye’nin NATO üyeliğini kaybedebileceği konusunda dolaylı olarak uyarıda bulundu ve “NATO üyeliği demokratik ilkelere saygıyı gerektirir” diye konuştu.

Savaşın harap ettiği ülkelerden gelen mülteciler konusunda Erdoğan ile yaptığı kirli anlaşma konusunda hiçbir kaygı duymayan Merkel ise, hükümetin gözdağı vermeyi sürdürüp idam cezasını getirmesi durumunda, Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerine anında son verileceği uyarısında bulundu.

The Welt am Sonntag, darbeci subayları “en beceriksiz 10 darbe girişimi listesine alarak” amatörlükle suçladı. Gazete, bir sonraki girişimin daha iyi olması konusunda umudunu ise şu şekilde dillendirdi; “Erdoğan İslamcı başkanlık diktatörlüğünü daha sağlam inşa edince, dün tankların önünü kapatanlar Kemalist demokrasiyi yeniden inşa etmek için pragmatik bir askeri ara devir isteyecekler.”

Muhafazakar Frankfurter Allgemeine Zeitung, darbecilerin amatörlüğünü “Darbe niye başarısız oldu” başlığı altında azarladı ve bir sonraki defa nasıl daha iyi yapılabileceği hususunda da tavsiyelerde bulundu.

Rainer Herrmann şöyle yazdı: “Köklü geçmişinde ‘başarılı’ darbeler bulunan bir ordu, gücü ele geçirmek için nasıl böyle bir amatörce girişiminde bulunabilir? Darbeci liderler başarılı olmak istedilerse, en önemli devlet kurumlarının kontrolünü ele geçirmeyi denemeliydiler, selefleri gibi devletin sivil zirvesini saf dışı bırakmalıydılar”.

Diğer bazı gazeteler ise Erdoğan’ı bireysel diktatörlüğünü tesis etmek için bir darbe tezgahlamakla suçladı.

Gelelim bugüne. Teröre destek verdikleri gerekçesiyle Doğu ve Güneydoğu’daki 24 HDP’li belediyeye 11 Eylül 2016 tarihinde kayyum atandı. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği resmi internet sitesi üzerinden hemen açıklama yaparak; “Hükümetin bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiasıyla görevden alma ve yerlerine kayyum ataman kararını takiben Türkiye’nin Güneydoğu’sundaki çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz.” dedi.

Şimdi bu İT OĞLU İTLERE ne demek lazım bilemiyorum. 11 Eylül 2001 tarihinde Usame Bin Ladin’in İkiz Kuleler’e saldırı yapmasını bahane ederek Ortadoğu’yu ve Afganistan’ı kan gölüne çeviren bu şerefsizler tayfasına bizimde bazı endişelerimiz olduğunu hatırlatmak gerekmez mi? Mesela; ABD’nin Guantanamo’da tutuklu bulunan El-Kaide militanlarına işkence etmenizden endişe duyuyoruz, üzerine canlı bomba yeleği giyerek Beyaz Saray’da kendisini patlatmak isteyecek kişilere vahşice davranmanızı hiç insani bulmuyoruz, Los Angeles’ın göbeğinde 10 ton amonyum nitrat yüklü kamyonu patlatmayı planlayan PKK’lılara fiske bile vurmanızı istemiyoruz, New York’un 5. Caddesine hendek kazıp polis ve askerle çatışan eylemcilere orantısız güç uygulanmasına kesinlikle karşıyız, zencilere yönelik negatif ayrımcılığı ve polis şiddetini ise asla kabul edilebilir bulmuyoruz, ABD Başkanı Obama’nın kendisini ve ailesini tatil için gittiği otele baskın yapıp öldürmeyi planlayan Amerikan SAT komandolarına insani davranmanızı bekliyoruz.

Kim ne derse desin bu darbe kalkışmasının 15 Temmuz 2016 tarihinde icra edilmesi Türkiye açısından çok ama çok hayırlı olmuştur. Neden hayırlı olduğunu şu şekilde anlatmak isterim;

Eğer bu darbe girişimi 2013 yılının Haziran ayı boyunca etkili olan Gezi olayları sırasında yaşansaydı veya 17/25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet Darbesi esnasında gerçekleşseydi kamuoyu nezdinde tam olmamakla beraber önemli bir destek bulurdu. Erdoğan tarafları yine sokaklara dökülür ancak bu kişiler, Geziler ve Ulusalcılar ile Cemaatin polis teşkilatını karşısında bulurdu.

Bu darbe eğer bundan 3-4 sene sonra icra edilseydi, FETÖ mensupları orduyu tamamen ele geçirmiş olur ve herhangi bir müdahale ve engelleme olmaksızın Türkiye’yi zaten kontrol altına alırlardı.

Türkiye’yi ele geçirmek ve parçalamak için 40 yıl bekleyen FETÖ yapılanması, çok büyük bir taktik hata yapmış, 4 yıl daha sabredemedikleri için tüm birikimlerini 4 saat içerisinde kaybetmişlerdir.

Ne diyor Tevbe suresinde; KORKMA! Allah bizimle beraberdir.

Dr. Mehmet Hakan Sağlam

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber