Anasayfa / Makaleler / ÇÜŞ Kİ NE ÇÜŞ!…

ÇÜŞ Kİ NE ÇÜŞ!…

(Article 090-02.06.2016)

Bundan dört yıl önce Kilis’e Vali olarak atanan Süleyman Tapsız ile tanışmamız kısa bir telefon görüşmesiyle oldu. O sırada Suriye’de iç savaş henüz yeni başlamıştı. Ancak bu savaş henüz bizim sınırlarımızı tehdit eder nitelikte değildi. Suriye tarafında çatışmalar yaşanıyor ve fakat Türkiye’ye yönelik bir insan hareketliği yaşanmıyordu. Derken Suriye savaşı giderek şiddetlendi ve onbinler yüzbinler Türkiye’ye doğru yürümeye başladı. Savaşın şiddetinden kaçan insanlar varlarını yoklarını geride bırakıp, Türkiye sınırlarına dayandı. Savaştan kaçıp Türkiye sınırına dayanan ve sayıları her geçen dakika gittikçe artan yüzbinlerce insanın içler acısı görüntüleri Türkiye dışında pek fazla ilgi görmedi. Zaten görmesi de gerekmiyordu. Çünkü neticede gelenlerin tamamı Müslüman ve Ortadoğulu idi.

Batılılar kendi içlerinde çeşitli dönemlerde birbiriyle savaştı. Ancak bu savaşların en büyüğü; yarattığı tahribat ve milyonlarca insan kaybı dikkate alındığında hiç şüphesiz II. Dünya Savaşı’dır. Bu savaş dolaylı ve dolaysız olarak sadece Almanya, Rusya, İngiltere, Fransa, ABD ve Avusturya arasında değil yaklaşık 55 ülke arasında yaşandı. 1939 yılında bu ülkelerin toplam nüfusu 1 milyar 992 milyon kişiden oluşuyordu. 1945 yılında savaş sona erdiğinde maddi kayıplar bir yana insan nüfusu da ciddi şekilde azaldı. 25 milyonu asker, 42 milyonu sivil olmak üzere toplam 67 milyon insan yaşamını yitirdi. Savaşa katılan ülkelerin neredeyse tamamında taş üstünde taş kalmadı. Ancak bu son savaş Avrupa toplumlarında çok ciddi bir uyanışa sebebiyet verdi. Öncelikle birbirilerine karşı katı bir “Katolik Yemini” ettiler. Bundan sonra birbirlerine karşı asla savaş açmayacaklardı. Zaten kendilerine ait olan Avrupa coğrafyasında bundan sonra asla “Hristiyan” kanı dökmeyeceklerdi. Ancak bu arada Hitler sayesinde Avrupa kıtasından söküp attıkları Yahudilerin, bir daha bu topraklara asla geri dönmemesi için Filistin’i işgal edip bir Yahudi Devleti kurulmasında da kendileri açısından hiçbir beis görmediler. Almanya ve İtalya’nın işgal ettiği Balkan ve Do­ğu Avrupa ülkeleri, Rusya’nın denetiminde yeniden kurulurken, Rusya, komünist rejimini bu ülkelere taşıdı. Rusya ve ABD dünyanın iki süper gücü halinde dönüştü. Almanya ikiye bölündü. Dünya devletleri iki gruba ayrıldı. Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı, ABD öncülüğünde NATO kuruldu. Dünya barışını korumak amacıyla 1948 yılında Birleşmiş Milletler kurulurken, aynı yıl İngiltere ve ABD’nin desteğiyle Filistin’de İsrail devleti kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları hakkında kısa bir özet yapmak gerekirse; ABD ve Rusya açısından bir taşla on beş birden vuruldu. Öncelikle Kıta Avrupası’nın en büyük askeri gücü olan Almanya en azından gelecek yüz yıl boyunca askeri bir tehdit unsuru olmaktan çıkartıldı. Pasifik bölgesinde Japonya pasifize edilirken, bugün tüm dünya siyasasına yön veren beş ülkeli Birleşmiş Milletler teşkilatı kuruldu. İngiltere’nin dünya liderliği sona erdirildi ve adeta ABD’nin bir kuklası haline dönüştürüldü. Osmanlı Devleti parçalandıktan sonra Fransa ve İngiltere’nin etki sahası içerisinde bulunan Ortadoğu bölgesi ise ABD kontrolüne girdi.

Bugün Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında adı konmamış bir savaş yaşanıyor. El-Kaide, El-Nusra, IŞİD, DAEŞ, Boko Haram ve daha bilmem kaç tane örgüt “İslam” ve “Müslüman” kimliği altında birbirlerini boğazlamakla meşgul. Ortada cevaplanması gereken o kadar çok soru var ki kimse işin içinden çıkamıyor. Bu örgütleri kuran, yaratan, silah veren, askeri ve lojistik destek verenler kimlerdir acaba? Aslında her şey o kadar açık ve net ki.

Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor, yeni haritalar çiziliyor. Kuzey Irak’ı ve Kuzey Suriye’yi kapsayıp Lazkiye üzerinden Akdeniz’e ulaşacak yeni bir Kürt devleti yapılanmasının temelleri atılıyor. Suriyeliler akın akın Türkiye’ye sığınırken, Türkiye’den ve Türk halkından medet umarken bu insanlara “Ensar-Muhacir” ilişkisi içerisinde hizmet veren, vatanlarından uzak kaldıklarını hissettirmemek, ihtiyaçlarına cevap verebilmek çalışan birkaç tane çok önemli insan varsa bunlardan biri Süleyman Tapsız’dır.

Bu hengâme de Suriyelilere sahip çıkılmasaydı, onlara kol kanat gerilmeseydi, başlarını sokacak bir dam, karınlarını doyuracak sıcacık bir çorba ve bir parça ekmek verilmeseydi ne olacaktı bu insanların hali? Abbasiler döneminden beri neredeyse 13 asırdır İslâm’ın koruyucusu olan Türklerin mazlum milletlerin yanında her daim yer aldığını bir defa daha tüm dünyaya gösterdiysek bunun en büyük mimarı Kilis Valisi Süleyman Tapsız olmuştur.

Suriyelilerin Kilis’te yaşadığı misafirhaneleri defalarca ziyaret ettim. İnsanlarla sohbet ettim, TV çekimleri yaptım. Kendisine mikrofon uzattığımız her Suriyeli bilâ istisna Türkiye’ye ve Türk halkına defalarca teşekkür ederken, birçoğu gözyaşlarını tutamadı. Süleyman Tapsız beye hiçbir zaman “Vali” diye hitap etmediler hep “Valimiz” diye söze başladılar.

Kilis çok büyük bir il değil. Toplam nüfusu 93 bin kişiden ibaret. Ancak bugün Kilis’te yaşayan Suriyeli sayısı neredeyse kent nüfusunun iki katını geçmiş durumda. Süleyman Bey görev yaptığı 4 yıl boyunca hiçbir zaman Kilis valisi gibi hareket etmedi. Bu saygıdeğer insan hem Kilislerin hem de Suriyelilerin valisi olmanın onur ve gururunu bizlere yaşattı. Hatta bu konuda yaptığı hizmetler ülke sınırlarını aşıp, Kilis’in NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’ne aday gösterilmesine bile vesile oldu.

Osmanlı Devleti tarih sahnesinden silinip Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren el dahi vurulmayan eski Osmanlı eserlerini restore ettirdi, birçok eseri gelecek nesillere miras olarak bıraktı. Kilis Valiliğinin uyduruk kaydırık betonarme binasını “Kilis’e bu bina yakışmıyor” diyerek terk etti ve virane haldeki eski Osmanlı Hükümet Konağı’nı restore ettirip Kilis Valiliği olarak hizmete açtı. Sabunhane binasını aynı şekilde restore ettirip kültür merkezi haline dönüştürdü. Kilis’teki sayısız Osmanlı eseri cami ve binayı yeni baştan ihya ettirdi.

Kilis Valisi Süleyman Tapsız bundan iki gün önce yayımlanan Valiler Kararnamesi ile Karaman’a vali olarak atandı. Bugün tesadüfen gözüme bir yazı ilişti ve tüylerim diken diken oldu. Kilis’te yayınlanan KİLİSİN SESİ isimli bir gazete Vali beyle ilgili ahlaksızca bir manşet atmış. Başlık aynen şöyle; “YAVERİNİDE AL GİT VALİ BEY”. Manşetin altına da şu cümleler yazılmış; 4 YILLIK VALİLİĞİ BOYUNCA NEREDEYSE HEP SURİYELİLERE HİZMET ETTİ”.

Bu habere ÇÜŞ denilmez de ne denilir? Paralel Yapı bu ülkenin baş belası. Sayın Cumhurbaşkanımız ülkemizde ve yurt dışında faaliyet gösteren Fethullahçı Terör Örgütü yapılanmasına karşı inanılmaz bir mücadele veriyor. Bu örgütün medya ve yayın organlarına karşı birbiri peşi sıra operasyonlar yapılıyor ve kapatılıyor. Süleyman Tapsız bey hakkında herhangi bir gazetenin bu şekilde bir manşet attığını bana söyleselerdi hiç düşünmeden “böyle bir haberi ancak ZAMAN veya SÖZCÜ gazetesi haberleştirmiştir” derdim. Kilis’te bile bu cemaatin bir yayın organının bulunması beni ürkütmedi desem yalan olmaz. Kilis ve Kilis halkı için gecesini gündüzünü birbirine katan Süleyman Tapsız gibi önemli bir DEVLET ADAMI hakkında edepten adaptan yoksun, son derece ahlaksızca bir manşet atmak ancak bu cemaate yakışırdı zaten. Ancak beni daha da üzen şey; bu şekilde bir haberin yapılmasında rol oynayan bazı yerel yöneticilerin ve bazı AK Parti milletvekillerinin bulunması. Vakti zamanı geldiğinde kripto paralelci olan bu şahısların isimlerini de büyük bir zevkle açıklayacağım. Bu kişilerin Allah inancına sahip olmadığına artık yeterince kâni olduğum için, bu zavallı ahlaksızlar güruhu için “Allah islâh etsin” falan demeyeceğim. Kilislilerin bu vatan hainlerinin yüzüne tüküreceğinden de son derece eminim.

Haberin üstü kebap, altı şişhane niteliğinde ve Allah var bir kısmı doğru. “4 YILLIK VALİLİĞİ BOYUNCA NEREDEYSE HEP SURİYELİLERE HİZMET ETTİ” bölümü kısmen doğru. Sayın Vali görev süresi boyunca Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye’nin başını hiçbir zaman öne eğdirmedi. Dosta düşmana karşı bizi hiçbir zaman utandırmadı. Ülkesini mükemmel bir şekilde temsil etti. Bizleri mazlumların duasına mazhar etti.

Ben bir Kilisli olarak Vali beye çok müteşekkirim. Allah kendisinden ve kendisini yetiştiren insanlardan binlerce defa razı olsun.

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber