Anasayfa / Makaleler / TOLSTOY’UN PAHOM’U VE BENİM BABAM…

TOLSTOY’UN PAHOM’U VE BENİM BABAM…

(Article 174-18.06.2017)

Bugün babalar günü.

Hayatımda ilk defa babasız bir şekilde bugünü kutluyorum, daha doğrusu kutlayamıyorum.

Televizyonu açtım daha ilk haberde; üzerine Türk bayrağı dikildiği için kırmızıya dönüşmüş bir mezarlık denizinde babalarının mezarına yapışıp ağlayan küçücük çocukları gördüm. Hayatının baharında yetim kalan küçücük çocukları, dul kalan kadınları, çocuksuz kalan anne ve babaları, torununu kaybeden dedeleri ve nineleri gördüm.

Mezardaki şehitlerine konuşan, ağlayan, dertlerini anlatan, babasızlığın ne kadar kötü, ne kadar zor, ne kadar gereksiz, ne kadar acı ve ne kadar üzücü bir şey olduğunu dile getiren insanları gördüm.

Biz evlerimizde rahat uyuyalım diye bu Cennet vatan uğruna şehadet mertebesine ulaşan Ahmetlerin, Mehmetlerin, Alilerin, Ayşelerin bize sağladığı yaşam hakkının değer ve karşılığını yeniden idrak ettim.

Karaman Valisi Sayın Süleyman Tapsız dün bir yazı gönderdi. Çok hoşuma gittiği için bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar?” adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü anlatılır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayâlini kurmaktadır. Uzak yerlerin birinde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için uzunca bir yol kat ederek onun yanına gider. Gerçekten de reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek kat ettiğin bütün yerler senin olacak, fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.”der ve ilave eder: “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.

Pahom güneşin doğuşuyla birlikte yürümeye başlar. Tarlaları, bağları, bahçeleri geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçmek istemez. “Şu bağ, bu bahçe” derken bakar ki güneşin batmasına az bir zaman kalmış. Ayak bastığı toprakları sahiplenebilmek için tarlaların içinde var gücüyle koşmaya başlar. Koşar, koşar, koşar… Takati kesilir, halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir anda yere yığılıp kalır ve bir daha kalkamaz… Ölmüştür!

Olup biteni atının sırtında uzak bir tepeden seyretmekte olan reis, çok kereler şahit olduğu olayın yeniden vuku bulmasından dolayı üzgündür. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durup şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!

Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev, harcayamayacağımız kadar para…

Arzu ve hayallerimizin ucu bucağı yok.

İnsanoğlu bir yandan para biriktirip, bir yandan mal, mülk ve servet edinirken, diğer taraftan zamanı tüketiyor, hayatı tüketiyor, dostlukları tüketiyor, kendini tüketiyor, anne babasını tüketiyor, kardeşlerini tüketiyor, sevdiklerini tüketiyor.

Sofraya konulan bir bardak çayın, bir dilim peynirin, bir lokma ekmeğin, üç beş zeytin tanesinin ne kadar büyük bir nimet ve zenginlik olduğunu fark edebilen kaç kişi var?

Rahmetli babam Erdoğan Sağlam hep: “Oğlum en kolayı yemek yemek, onu da yutkunmadan yapamazsın” diye söylerdi.

Nefes alıp vermek ne kadar kolay bir şey değil mi? Bu soruyu, bir de ciğerleri iflas eden Koah hastasına sorun bakalım o size ne cevap verecektir. Milyonlarınız olabilir, tüketemeyeceğiniz kadar servetiniz olabilir, ama nefes alıp vermek sizin için ölmekten daha zor olabilir.

Babanızın hayatta olması ne kadar büyük bir zenginlik bunu asla bilemezsiniz.

Ben biliyorum çünkü benim babam artık hayatta değil.

Keşke hayatta olsaydı da yüzümüze gülümseseydi.

Keşke hayatta olsaydı da kaşlarını bize çatabilseydi.

Keşke hayatta olsaydı da bize kızabilseydi.

Benim babam “dağ” gibi bir adamdı. Hem de adam gibi adamdı.

Bugün kendimi Pahom gibi çaresiz hissediyor, “keşkeler” denizinde boğuluyorum.

Daha fazla geç kalmadan hayatta olan anne ve babalarınızın kıymetini bilin.

Babalar gününüz kutlu olsun.

 

Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber