Anasayfa / Makaleler / KAPIMIZ AÇIKTIR GİRENE LOKMAMIZ HELÂLDİR YİYENE…

KAPIMIZ AÇIKTIR GİRENE LOKMAMIZ HELÂLDİR YİYENE…

(Article 150-09.04.2017)

Karaman Valisi Sayın Süleyman Tapsız’ın daveti üzerine dün Karaman’a gittim.

Kilis’te büyük başarılara imza atan ve görevi süresince sadece Türk vatandaşlarına değil yüzbinlerce Suriyeliye de valilik yapan bu değerli vatan evlâdını tanıdıkça hayranlığım daha da artıyor.

Bugüne kadar çok sayıda bürokrat ve idareciyle tanıştım. Hemen her partiden çok sayıda belediye başkanı, milletvekili, bakan ve başbakanla bir şekilde yollarımız kesişti. Bugün çoğunun ismini dahi hatırlamıyorum. Çünkü hiçbiri hatırlanmayı hak edecek tipler değildi. Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vermiş olduğu nasihatı kendime hep şiar edinmişimdir. Edebali bu vasiyeti aslında sadece Osman Gazi’ye değil, devleti idare edecek tüm insanlara vermiş. O büyük insan şunu söylemiş; “Oğul! Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! Ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgârında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.”

Maalesef etrafımızda öfkesine ve nefsine hakim olamayan o kadar çok insan var ki. Mevki ve makamı kalıcı bir şey zannedip kendilerini dev aynasında görenler, oturdukları koltuğu kaybettiklerinde çevrelerinde sohbet edecek tek bir insan bulamıyor.

“İkbâl merdivenlerini hızla tırmanabilmek için her basamakta öpülmesi gereken pis bir etek mutlaka vardır!” sözünü çok severim. Türkiye’deki idareci ve bürokrat tayfasının ortak özelliği; etliye sütlüye dokunmama, mevki ve makamı olabildiğince koruma, asla risk almama ve mevzuat hazretlerine sıkı sıkıya riayet etmektir. Makamda süreklilik ve istikrarı bu temel prensipler üzerine kuran devlet memurlarının tamamı, memuriyete başladıkları andan itibaren 65 yaş emeklilik hayaliyle geleceklerini planlar.

Babam rahmetlinin çok güzel bir lafı vardı. Oturduğu koltuğun hakkını veremeyen mevki ve makam sahiplerini tarif ederken; “İtin boynuna içi altın dolu kese bağlamışlar, peşinden it ağa it ağa! diye dolaşmışlar.” diye bir cümle kurardı. “İçi altın dolu kese” aslında “koltuk ve makam”dan başka bir şey değil. Koltuk varken size “it ağa” şeklinde hitap edenler, koltuk gidince sadece “it” diye hitap etmeye başlıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki; öyle de olsa böyle de olsa “itlikten kurtuluş yok”. Çok doğru. Çünkü bu durumdaki kişiler, ikbal merdivenlerini tırmanırken mutlaka pis bir etek öpmek zorunda kalan ve çıktıkları her basamakta benliklerinden bir şeyler feda edenlerdir. Bu tip insanların tamamı, herhangi bir mevki ve makam elde ederken mutlaka birilerinin üzerine basarak, birilerinin hakkını yiyerek, birilerini linç ederek oralara gelirler.

Neyse ben şimdi Karaman’a geri döneyim. Vali beyin Kilis’te neler yaptığını çok iyi bilen bir kişi olarak işin doğrusu kendimi sürprizlere hazırlamıştım. Kilis’e kazandırdığı eserler alt alta yazılsa herhalde küçük ölçekli bir kitap olur.

Suriyelilerin Kilis’te yaşadığı kampları defalarca ziyaret ettim. İnsanlarla sohbet ettim, TV çekimleri yaptım. Kendisine mikrofon uzattığımız her Suriyeli, bilâ istisna Türkiye’ye ve Türk halkına defalarca teşekkür ederken, birçoğu gözyaşlarını tutamadı. Süleyman TAPSIZ’ın ismini zikrederken hiçbir zaman “Vali” diye hitap etmediler hep “Valimiz” diye söze başladılar.

Bu saygıdeğer insan hem Kilislerin hem de Suriyelilerin valisi olmanın onur ve gururunu bizlere yaşattı. Hatta bu konuda yaptığı hizmetler ülke sınırlarını aşıp, Kilis’in Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesine bile vesile oldu.

Osmanlı Devleti tarih sahnesinden silinip Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren el vurulmayan eski Osmanlı eserlerini restore ettirdi, birçok eseri gelecek nesillere miras olarak bıraktı. Kilis Valiliği’nin uyduruk betonarme binasını “Kilis’e bu bina yakışmıyor” diyerek terk etti ve virane haldeki eski Osmanlı Hükümet Konağı’nı restore ettirip Kilis Valiliği olarak hizmete açtı. Sabunhane binasını aynı şekilde restore ettirip kültür merkezi haline dönüştürdü. Kilis’teki sayısız Osmanlı eseri cami ve binayı yeni baştan ihya ettirdi. Kilis’te Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan ve Osmanlı döneminde değerli ilim adamlarının yetişmesine ev sahipliği yapan bir camii vardı. Bu cami 1947 yılında CHP tarafından satılmış, ilk başlarda tüp deposu olarak kullanılan bu camiyi alan kişiler, 1974 yılında minaresini de yıkınca halk galeyana gelmiş ve şehirde istenmeyen olaylar yaşanmıştı. Vali bey, yerinde yeller esen bu caminin arazisini Valilik olarak satın alıp, aslına sadık olarak inşa ettirdi ve ibadete açtırdı. Ayrıca Kilis’te ki çok sayıda eski taş evi de mükemmel şekilde restore ettirip koruma altına aldırdı.

Sayın Vali, görev süresi boyunca Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye’nin başını hiçbir zaman öne eğdirmedi. Dosta düşmana karşı bizi hiçbir zaman utandırmadı. Ülkesini mükemmel şekilde temsil etti. Bizleri mazlumların duasına mazhar etti. Ben bir Kilisli olarak Vali beye çok müteşekkirim. Allah kendisinden ve kendisini yetiştirenlerden binlerce defa razı olsun.

Karaman ziyaretim sırasında Süleyman Bey, valilik makamında bana ilin ekonomisi ve sosyo-kültürel yapısı hakkında mükemmel bir sunum yaptı. Mükemmeliyetçi bir kişiliğe sahip olan Sayın Tapsız’ın ilk işi Valilik logosunu yeniden tasarlatmak olmuş. Türk dilinin bugünlere ulaşmasına vesile olan Karamanoğlu Mehmet Bey’in inşa ettirdiği bina ve kapıların üzerine işlenmiş çok güzel kündekâri bir motifi Valilik logosu haline dönüştürmüş. Muhtarlar, sivil toplum kuruluşları, medya, iş dünyası, üniversite ve kentin tüm politik taraflarıyla sıcak ilişkiler kurup, vatandaşların sorunlarıyla birebir ilgilenmiş. Valilik makamı pırıl pırıl. Çalışanların tamamı son derece kibar ve saygılı.

Karaman ekonomisi “bisküvi” üzerine kurulmuş. Türkiye’de yenilen her üç bisküviden bir tanesi Karaman’da üretiliyor. Yüzden fazla ülkeye ihracat yapan, kentte hepsi birbirinden kıymetli çok sayıda bisküvi firması var ki, bundan dolayı Karaman’a “bisküvi kokan şehir” bile deniliyor. Tarihi eserler olabildiğince korunmuş. Karamanoğlu Beyliği’nin başkenti olan bu şehirde, o dönemden günümüze ulaşan çok sayıda cami, han, hamam ve hatta ahşap evler bile mevcut. Ben adım gibi eminim, Sayın Vali bu tarihi eserlere el atacak ve Karaman’da hiç unutulmayacak hoş sadalar bırakacak.

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nin çok muhteşem bir kampüsü, son derece mükemmel bir kütüphanesi ve konferans salonu var. Kampüs sahasının ağaçlandırılması durumunda birçok üniversiteye örnek olacağına inanıyorum.

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Genç Araştırmacılar Öğrenci Topluluğu tarafından düzenlenen organizasyona konuşmacı olarak katıldım ve “Yeni Dünya Düzeninin İnşasında Türkiye’nin Rolü ve Karaman’ın Geleceği” konulu bir konferans verdim.

Programa, Karaman Valisi Sayın Süleyman Tapsız, AK Parti Karaman Milletvekili Dr. Recep Şeker, Garnizon Komutanı Per. Albay Yurdakul Kazım Türkmen, Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahim Alan, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Akgül, İl Milli Eğitim Müdürü Mevlüt Kuntoğlu, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Toktay, daire müdürleri, öğretmenler, öğrenciler, işadamları, sendika yöneticileri, siyasi partilerin il yöneticileri, STK yöneticileri ve çok sayıda izleyici katıldı.

Türkiye’nin birçok yerinde konferans vermiş bir kişi olarak şunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki, Karamanlılar ilgili bir izleyici olarak toplantı salonunun hakkını ziyadesiyle verdi ve bugünkü makalemin başlığını oluşturan; “Kapımız açıktır girene, lokmamız helâldir yiyene” sözünü ne kadar hak ettiklerini ortaya koydu.

Süleyman Tapsız gibi bir Vali ile gönül kapıları herkese açık Karamanlıların yeni bir Karaman inşa edeceğine inancım tam.

Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber